Kadınlarda Doğurganlık Potansiyelinin Öngörülmesi; Yumurtalık Rezervi

  Bir kadının doğal yolla gebe kalabilme yetisi, yaş ilerledikçe genellikle azalır. Yaşamın ilerleyen dönemlerinde kadınların sahip olduğu yumurta sayısı azalır, yumurta kalitesi düşer ve yumurtalarda genetik anormallikler artar. Bu faktörlerin tümü birlikte değerlendirildiğinde, ileri yaşlardaki kadınlarda gebelik oranlarının azaldığı ve düşük yapma riskinin arttığı görülmektedir.

   Tüm kadınlarda yaşla birlikte bebek sahibi olabilme yeteneği azalır; ancak bir kadının artık gebe kalamayacağı kesin yaş aralığı kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Bazı kadınlarda bu durum beklenenden daha erken yaşta meydana gelebilir. Kadının 35 yaş veya üzerinde olduğu çiftlerin yaklaşık üçte biri, gebe kalma sürecinde zorluk yaşamaktadır. Kadının doğurganlık potansiyelini — diğer adıyla yumurtalık rezervini — değerlendirmeye yardımcı olabilecek çeşitli testler mevcuttur.

Kan Testleri: FSH, Östradiol ve AMH

   Yumurtalık rezervini değerlendirmek için en yaygın yöntemlerden biri, kandaki hormon düzeylerinin ölçülmesidir. Folikül stimülan hormon (FSH) ve östradiol düzeyleri, genellikle adet döngüsünün başında ölçülür. Bu testler çoğunlukla döngünün 3. gününde yapılır; ancak 1. ile 5. günler arasında da uygulanabilir. Bu hormon seviyeleri, yumurtalıklar ile hipofiz bezi arasındaki işleyiş hakkında önemli bilgiler sağlar.

   Hipofiz bezi, bir folikülün (yumurta hücresi) büyümesini sağlamak üzere FSH üretir. Folikül, yumurtalıklarda yer alan ve içinde bir yumurta hücresi barındıran küçük sıvı dolu bir keseciktir. Genellikle FSH düzeyleri adet döngüsünün başlangıcında en düşüktür ve ardından yükselerek folikülün büyümesini ve yumurtanın olgunlaşmasını sağlar. Bu süreçte folikül, östradiol hormonu salgılar. Artan östradiol düzeyleri ise, hipofiz bezine daha az FSH üretmesi gerektiğini bildirir.

   Ancak, FSH düzeyi döngünün çok erken döneminde yükselmeye başlarsa, yumurta ve folikül gelişimi de erken başlar ve östradiol daha erken salgılanır. Bu gelişim çok hızlı gerçekleştiğinde, yumurta yeterince olgunlaşamaz.

   Genel olarak, adet döngüsünün 3. gününde FSH ve/veya östradiol düzeyleri yüksek olan kadınların, aynı yaştaki diğer kadınlara kıyasla yumurtlama indüksiyonu veya IVF sonrası bebek sahibi olma olasılığı daha düşüktür.

   Anti-Müllerian Hormon (AMH), yumurtalık rezervinin değerlendirilmesinde kritik öneme sahip bir testtir. Bu hormon, yumurtaları barındıran foliküllerde üretilir ve adet döngüsünün herhangi bir zamanında ölçülebilir. FSH’nin artık daha seyrek kullanılmasıyla birlikte, testlerin öncelik sırasına göre yapılması önemlidir: öncelikle AMH, ardından antral (öncü) folikül sayımı ve gerekirse FSH/östradiol (E2) değerlendirilmelidir.

   Daha ayrıntılı olarak ifade etmek gerekirse, AMH son derece hassas bir biyolojik belirteçtir ve yumurtalık rezervi ile doğurganlık potansiyeli hakkında önemli bilgiler sağlar.

   Ancak bilinmelidir ki, laboratuvar yöntemleri ve “normal” kabul edilen değer aralıkları laboratuvardan laboratuvara farklılık gösterebilir. Bu nedenle, bir laboratuvarın sonuçlarını başka bir laboratuvarla karşılaştırmak her zaman doğru olmayabilir.

Antral Folikül Sayısı

   Adet döngüsünün erken döneminde, yumurtalıklardaki küçük boyuttaki (2 mm – 10 mm) foliküllerin sayısını belirlemek amacıyla ultrason yapılabilir. Bu küçük foliküllere antral foliküller denir ve yumurtalar bu foliküllerde gelişir. Antral folikül sayısı, elde mevcut olan yumurta sayısı hakkında bilgi verir ve aynı zamanda kadının doğurganlık tedavilerinde kullanılan ilaçlara nasıl yanıt verebileceğine dair öngörü sağlar.

   Bu testin doğruluğu, özellikle üreme sağlığı konusunda deneyimli bir sağlık uzmanı tarafından yapıldığında daha yüksektir.

 

Bu Testler Bize Ne Söyler

   Bu testler, bir kadının doğurganlık tedavilerine nasıl yanıt vereceğini ve aynı yaştaki diğer kadınlarla karşılaştırıldığında gebe kalma olasılığını tahmin etmeye çalışır. Anormal yumurtalık rezervi test sonuçları, doğurganlık potansiyelinin azaldığını gösterebilir; ancak bu testler, kimin gebe kalacağını ya da kalamayacağını kesin olarak söyleyemez.

   Ayrıca, test sonuçları normal çıkan daha genç yaştaki kadınlar da gebe kalmakta zorluk yaşayabilir. Sonuçlar döngüden döngüye değişiklik gösterebilir; ancak herhangi bir testin anormal çıkması genellikle doğurganlık potansiyelinde azalma olduğunu işaret eder.

Gebelik şansı, esas olarak yumurta kalitesi ile ilişkilidir.

   35 yaş üstü kadınlarda, anormal test sonuçları mevcutsa ve şimdiye kadar başarılı bir tedavi uygulanmamışsa, gebe kalma ihtimali daha düşüktür. Bununla birlikte, yumurtalık rezervi test sonuçları normal olan ileri yaştaki kadınlar da gebe kalmakta zorluk yaşayabilir.

Hiçbir yumurtalık rezervi testi, bir kadının gebe kalma yetisini kesin olarak öngöremez.

Bu testler genellikle, tedavi planının oluşturulmasında yol gösterici olarak kullanılır.

Daha detaylı bilgi için;

İLETİŞİM

0 (312) 595 6811-15 / 0 (312) 595 7363

www.usaum.ankara.edu.tr

ankarauniversitesiusaum

   au_usaum

 usaumautf

BİZİ ZİYARET EDİN

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, 06100, Mamak, Ankara